20 Şubat 2010 Cumartesi

Gökova Körfezi'nin İncisi "Akbük Koyu"

Geçen yaz, ağustos ayının sonlarında, Köyceğiz’den yola çıkıp önce Akyaka’ya ulaştığımız, oradan da Ören’e giderek noktaladığımız günübirlik, güzel gezimizden aklımızda kalan – kuvvetle muhtemel bir daha da hiç aklımızdan çıkmayacak- çok özel bir yer bu yazımızın konusu olacak; "Akbük Koyu".


Muğla’nın Ula ilçesine bağlı şirin bir sahil beldesi olan Akyaka’yı geçtikten sonra, oldukça dar ve kıvrımlı olmasına karşın sağımızda yemyeşil çam ağaçları solumuzda ise eşsiz Gökova Körfezi’nin manzarası eşliğinde seyahat etmemize imkan veren sahil yolunu takip ederek Ören’e doğru ilerlerken bu koyun varlığından bile haberdar değildik aslında. Bir yandan yolun tadını çıkararak ilerlerken diğer yandan böylesine özel bir doğaya sahip olan buralara neden daha önce gelmedik diye hayıflanıyorduk.


Akyaka’dan yaklaşık 30 km uzaklaşmışken, çevresindeki çam ağaçlarının neredeyse denize değdiği yolumuz ikiye ayrılıyor ve tabela bize Akbük’ü işaret ediyordu. Ne de olsa geziyorduk. O yüzden girip nasıl bir yer diye bakmak istedik. İyi ki de girmişiz. Hiç hesapta olmayan bu koy, içine girmemizle birlikte gezimizin ana noktası olurken, belleklerimizde de unutulmaz bir yer ediniyordu kendine.


Akbük koyuna girdiğimizde dikkatimizi çeken ilk şey denizin bu denli berrak olması oldu. Hiç aklımızda yokken, filmlerde gördüğümüz tropikal sahillerin görüntüsünü aratmayan bu açık mavi, tertemiz denizi karşımızda görmek bizim için çok özel, heyecan verici bir deneyim oldu. Sahil boydan boya bütün koyu kaplıyor. Sahil ve deniz taşlık ama bu sizi hiç korkutmasın. Başta biz de çekinmiştik ama taşlar adeta denizin güzelliği karşısında yumuşamışlar, ayağınıza hiç batmıyorlar. Azgın güneşin altında kalmış kıyıdaki taşlar ayağınızı fazla yakmıyor bile. Yani deniz keşke kumlu olsaydı diye bir saniye bile düşünmüyorsunuz.


Koyun hemen arkasında bulunan Kıran Dağı ile koyun arasında kalan kısımda küçük bir göl var. Bu gölün suları küçük bir kanalla, kıvrılarak denize dökülüyor. Denize bu olağanüstü berraklığı, temizliği, sahip olduğu harika görüntüyü veren şeyin koyun tam orta noktasından denize karışan bu göl suyu olabileceğini düşünmeden edemiyorsunuz. Hemen denizin yanı başındaki tatlı suyun üstündeki ördekler çok keyifli görünüyor. Göl sularının kıyıya gelmeden biriktiği noktada bir restaurant-cafe hizmet veriyor.


Akyaka’dan Akbük’e kadar olan yol hep asfalt ama buraya girince kıyının hemen yanına açılmış geniş, toprak bir yol karşılıyor sizi. Buna kimsenin şikayet edeceğini pek sanmıyorum. Çünkü burası o kadar güzel ki yapılaşmanın y’sinin bile buraya girmesini istemek delilik olurdu. Gördüğümüz kadarıyla burası gerçekten iyi korunmuş. Akbük’te geçirdiğimiz vakit boyunca, denizin ve doğanın bu temiz halinin korunup korunamayacağı aklımızın bir köşesinde soru işareti olarak kaldı. Eğer bu güzellik korunamazsa yazık olur!!


Akbük koyu, Gökova Körfezi’nin kuzeyinde yer alıyor. Koy açıklarında irili ufaklı yatları görmek mümkün. Kıyıda ise kısa iskelelerde demirlemiş küçük balıkçı tekneleri var. Çevrede piknik yapan, denize giren insanlar bulunmakta. Ayrıca çadırcılığın da burada yaygınlıkla yapıldığını öğreniyoruz.


Denizin ne kadar berrak olduğundan, nasıl harika göründüğünden bahsettik. Böyle bir denizin keyfini sürmemek olmazdı tabii. Uzun uzun yüzdük. Tabak gibi denizde açılıp açılıp değişik stillerde kıyıya kadar süren yarışlar yaptık. Taşların üzerine uzanıp güneşlendik. Denizin tadını doyasıya çıkarmaya çalıştık ama her güzel şeyin bir sonu vardı ve Akbük’ün berrak, pırıl pırıl sularından ayrılmanın zamanı da gelmişti.


Akyaka-Ören yoluna çıkıp Ören’e doğru ilerlemeye başladığımızda sahil yolunun da Akbük’le birlikte sonlandığını, Akbük dönemecinden sonra tırmanışa geçmeye başladığınızı görüyorsunuz. Ama Akbük dönemecini geçince başlayan bu tırmanış biraz ilerde Akbük’ün tamamını yukarıdan görmemizi sağlıyor ve biz de hemen fotoğrraf makinamızı elimize alıp bu manzarayı kaçırmıyoruz.


Yazının sonuna geldiğimizde; siz geziseverlere tavsiyem eğer Gökova civarından geçiyorsanız (eğer geçmiyorsanız da yolunuzu geçirmeye çalışmanızı şiddetle tavsiye ederim!) mutlaka Akbük’e de uğrayıp hala yerindeyken bu eşsiz güzelliğin tadını çıkarın.

2 yorum:

  1. nerede kaldınız öğrenebilir miyim ..

    YanıtlaSil
  2. Merhaba
    3 gün evvel oradaydik.1 gece kalıp tabiri caizse kaçtık.bayram olması sebebi ile tabiiki çok kalabalıktı.Sorun bu değil tabiiki.Denizin dibini görmediniz sanırım.2 saatlik dalışımda caydaliktan,spot lambaya,cakmaklardan çeşitli çöplere kadar herşey vardı.Akbük girişinde para alındığını,oradaki tek marketin ve birkaç işletmenin fahiş fiyatlarla satış yaptığını,fazlası ile sinek olduğunu,balıkçı teknelerinin av sonras ı ise yaramayan baliklari kiyilarda biraktigini (yavru kopekbalikları,vatoz vs.)kiyilarda zehirli deniz kestanelerinin olduğunu,denize yakın sadece "1" sezlongluk yeroldugunuda yazmaniz iyi olurdu bence. Benim tavsiyem cadirinizi alın Akbüke gelmeden musait bir koyda kamp yapın.

    YanıtlaSil